Siyasi iletişim ve propaganda terminolojisinde İngilizce karşılığı ‘bandwagon’ olan bir etki çok konuşulur. Seçmenlerin genellikle kazanandan yana olmak istedikleri için güçlü partilere oy vermelerini izah eden bir kavramdır “Bandwagon” etkisi. Bandwagon etkisi bize seçmenin neden öne çıkan partiye yöneldiklerini açıklar.
Türkçeye ‘Bandolu vagon’ olarak çevirebileceğimiz bu teriminin kökleri Amerika Birleşik Devletleri’ndeki eski seçim kampanyalarına dayanır. Eskiden ABD başkan adayları seçim kampanyaları sırasında tren kiralayarak ülkeyi baştan başa dolaşırlarmış. Adayın gezeceği tren süslenir, varılacak kasabanın istasyonuna girerken uzun uzun düdük öttürür, durunca aday bir vagonun üstüne çıkıp nutuk atarmış.
Adayı taşıyan trenin en arka vagonunda adayla beraber ülkeyi gezen bir de bando takımı bulunur ve bu bando kente girerken yüksek perdeden müzik icra edermiş. Siyasete ilgisiz olan seçmenler işte bu bandonun hatırına trenin peşine takılıp, adayın konuşmasını dinlerlermiş.
İşte bu nedenle o tarihlerden beri kazananın yanında olma içgüdüsüne İngilizcede, ‘Bandwagon’ etkisi deniliyor. Bu etki, insanların başarılıdan yana olmak istedikleri varsayımına dayanıyor. Pek çok ülkede kararsız pek çok seçmen kampanyanın sonuna kadar bekleyip, sinyal almaya çalışır ve sonunda kazanacağına inandığı partiye oy verir.
Badwagon etkisi bir başka anlatımla sürü psikolojisi gibi algılanabilir. Temel mekanizma “herkes böyle davranıyorsa bende böyle davranmalıyım” şeklindedir.
Tüm bu nedenlerden dolayı ülkemizde mitingler hala seçim kampanyalarının en önemli enstrümanı olmaya devam ediyor. Gerçekten de mitingler bir seçimin kazanılılıp kaybedileceğinin ip uçlarıyla doludur. Mitingler bir partiyi var edebilir veya yok edebilir.
Nasıl 2002 Seçimleri öncesinde Genç Parti’yi şarkılı türkülü, köfteli arabesk konserli mitingler var etmişse, Yeni Türkiye Partisi’nin büyüsünü de zamanlaması yanlış yapılan o meşhur Kayseri mitingi bozmuştur.
Seçim mitingleri dikkatli planlanmalı, kusursuz uygulanabilmelidir. Mitingler, siyasetin ete kemiğe bürünmüş şeklidir. Duygu, coşku, kızgınlık ve güçtür mitingler. Mitinglere kesinlikle taşınabileceği kadar seçmen taşınmalı ve alan doldurulmalıdır.
Yüzlerce aracın, yüzbinlerce seçmenin toparlanabildiği büyük mitingler, iktidara alternatif olabilecek bir partiyi işaret eder. Lakin böyle bir miting yapmak, müthiş pahalıdır ve olağanüstü organizasyon gücü gerektirir.
Bu tür bir miting yapmak isteyen partilerin, asla sadece o kentteki yerel örgütüne güvenmemesi gerekir. Çünkü bu iş tam bir uzmanlık işidir ve sadece amatörlerle yapılamaz. En uygun çözüm, parti örgütü ile profesyonel gücün işbirliğini sağlayacak bir mekanizmanın geliştirilmesidir.
Ön hazırlıkları profesyonelce tamamlanmadan İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde asla miting yapılmamalıdır. Aksi halde, partinin güçsüz ve seçmensiz olduğu izlenimi doğar ki, bu izlenim seçim kaybetmenin garantili yollarından biridir. Kötü geçen bir kaç mitingden sonra hem örgüt tüm motivasyonunu kaybeder hem de rahmetli İsmail Cem’in Yeni Türkiye Partisi örneğinde olduğu gibi medya ve aydınlar üzerdeki etkinizi kaybeder ve hatta kurucularınızdan olursunuz.
Miting düzenlemeye küçük şehirlerden başlamak en iyisidir. Öncelikle küçük şehirlerde, tanınmış insanların partilerinden bağımsız bir çekim gücü vardır. Küçük yerleşim yerlerinde yaşayan insanlar, medyadan adını duydukları siyasetçileri yakından görmek isterler. Üstelik bu yörelerin insanları hem daha sıcaktır, hem de onlara erişmek daha kolaydır. Dahası, bu yörelerde miting alanları doğallıkla küçük olduğu için miting yapılacak alan çok kolay dolar. Ekranlara ve sayfalara yansıyan miting fotoğrafı güçlü olur. Ayrıca parti örgütünün ve profesyonel ekibin organizasyon kapasitesi de sınanmış olur.
Miting yapılacak kentin, önceden afiş ve billboardlarla donatılması şarttır. Parti lideri o kente gitmeden heyecanı gitmelidir. Afişler yerel örgütü, yandaşları ve adayları da ateşler. Unutulmamalıdır ki, seçim kazanmak bir ruh ve inanç işidir. İyi planlanır ve uygulanırsa mitingler buna oldukça yardım eder. Afişlemeyle birlikte, bayrak ve dövizler de partinin güçlü olduğu izlenimine yardımcı olur.
Bir miting alanında aynı anda binlerce döviz havaya kalktığında, her el kaldıranın parti seçmeni olduğu ve partinin o yörede çok güçlü olduğu yolunda bir kanaat uyanır. Bu etki ve kanaat çok çabuk yayılır.
Bandwagon : “Az nereye, çoğun yanına”
Türkiye’nin batı yörelerinde bir halk deyişi vardır: “Az nereye çoğun yanına.” Bu deyiş, seçimlerin neticesini belirlemede etkili olabilecen tek grup olan kararsızların, bandwagon etkisiyle nasıl kazanılabileceğini sokaktaki vatandaşımızın da çok iyi anladığını anlatır. Bir partinin yada bir adayın seçimi kazanacağı yolundaki yaygın inanç, adayın seçimi gerçekten kazanması yolunda etkili olmaktadır. Seçmen her zaman güçlüden ve kazanacak olandan yana olmayı sever. Anketler bu nedenle her zaman bandwagon etkisini tetiklemiştir.
Seçimlerde bir partinin yada adayın seçimi kazanabileceğine dair algıyı güçlendirmenin yollarından biri de “seçim konvoyları“dır. Partililerin muhtelif araçlarla katılarak kenti gürültüye boğduğu bu şarkılı türkülü konvoylar bir çeşit kamuoyu yoklaması anlamına gelir seçmenin gözünde. Meraklı esnaf çoğu kez sokağa çıkıp hangi partinin konvoyunda ne kadar arac sayar ve elde ettiği bilgiyi yayar. Ağızdan ağıza yayılan bu bilgi yine bandwagon etkisine neden olur.
Bu gibi, “azları“, “çok“un yanına çekme çalışmaları hem anlamlı hem de son derece renkli ve eğlencelidir. Bu konuyu da işin bu yanını, yerel ölçekte kampanya yürütmenin ne denli keyifli ve öğretici bir deneyim olduğunu hatırlatarak noktalayalım…