Bundan tam altı gün sonra, 11 Nisan Pazartesi günü 12 Haziran Genel Seçimlerine katılma hakkı olan siyasi partiler, miletvekili aday listelerini YSK‘ya teslim edecekler. Partilerin ve YSK’nın bu listelerde düzeltme yapma olasılıkları 10 gün süreyle devam edecek olsa da, YSK’ya bildirilecek olan isimler yüzde 95 oranında kesin olacak.
Listelerin YSK’ya teslim edilmesinden sonra çeşitli kırgınlıklar ve kopmalar yaşanacak elbette. Bu süreç, Nisan’ın son haftasında bitecek ve siyasi partileri ondan sonra meydanlarda görmeye başlayacağız.
BDP, MHP ve CHP Sahada…
Aslında bazı siyasi partiler sahaya çoktan indiler. Bu partiler, hemen her hafta bir başka ilde kampanya yapıyorlar.
Sahaya ilk inen siyasi parti MHP. MHP Ocak ortasından beri “Ses Ver Türkiye” sloganıyla mitingler yapıyor. Kampanyanın profesyonel tarafını henüz görmedik, ama, kampanyanın saha kısmında epey yol alındı. Çünkü, MHP referandumdan sonra üzerinde çok tartışılan bir siyasi parti haline gelmişti. MHP’nin bu seçimde barajı geçip geçemeyeceği pek çok platformda tartışılır olmuştu. Devlet Bahçeli, bu tehlikeyi algıladı ve kampanyasına erken başladı. Küskün milliyetçi isimleri babaocağına çağırmaya başladı. MHP’nin giderek toparlayabileceğini ve % 13-15 bandında bir yerlere oturabileceğini düşünüyorum.
Sahadaki ikinci parti BDP. BDP’nin kampanyası daha çok bir taban hareketi (Grassroots) kampanyası. BDP, Abdullah Öcalan’ın hapishane şartlarının iyileştirilmesi, Nevruz kutlamaları ve “Sivil İtaatsizlik” eylemleri gibi farklı taktikleri kullanarak tabanını hareketlendiriyor. Kürt siyaseti, referandum sürecindeki “boykot” kampanyasıyla “bölgenin asıl ve en önemli temsilcisi benim” demek istemişti. Bölgede AKP’den daha güçlü bir seçmen desteğine sahip olduğunu kanıtlamak istemişti. Halen yürütmekte olduğu kampanyayla bu pozisyonunu pekiştirmek ve oylarını artırmak istiyor. Hedefi, bağımsız seçilecek 30 civarında milletvekiliyle mecliste daha kalabalık bir gruba ulaşmak.
Kampanyaya erken başlayan üçüncü siyasi parti ise CHP. Kasım’daki olağanüstü kurultaydan hemen sonra kampanya hazırlıklarına başladı. CHP, Aralık, Ocak ve Şubat aylarında sergilediği kaotik yapıyı ve iletişim kazalarını şimdilerde geride bıraktı. Aile Sigortası, Bedelli Askerlik, Ekonomik Program, Genceartı, Güneydoğu Kalkınma Projesi gibi projelerini bir biri peşi sıra lanse etmeye başladı. Diğer partilerden farklı olarak, CHP televizyon mecrasında da parayla yer satın alarak reklam yapıyor. Şu ana kadar CHP’nin tek spotunu gördük: Aile Sigortası adlı bu film, heyecan yaratacak, kendisini konuşturacak bir film değil; son derece sıradan ama yanlış olmayan bir siyasi ürün filmi. CHP kampanyasında henüz kreatif bir ruh yaratılamamış olsa da, erken başlamanın avantajlarını görecektir. CHP sözcülerinin ağzından kendisine hedef olarak % 35‘in üstünü koymuş gözüküyor. Doğrusu şu ana kadar netleşen stratejisive kampanyasıyla bu hedefi tutturması kolay değil. Ama parti içinde yeni iletişim kazaları çıkmazsa, halen devam eden bu vasat kampanyayla dahi CHP, 12 Haziran’da %26-%30 bandına yaklaşabilir.
Henüz ortaya çıkmamış iki kampanya var.
Biri kurulmaya çalışılan Saadet Partisi, Türkiye Partisi, Demokrat Parti ve belki de DSP ittifakının kampanyası. İttifak kurmaya çalışan bu partilerin ortak amacı barajı aşmak. Ama önce çatı konusunda netleşmeleri gerekiyor. Sızan bilgilerden çatı parti meselesinin daha çözülemediği ortaya çıkıyor.
Diğer parti ise AKP. Başbakan Erdoğan şimdilik, kampanya gibi gözükmeyen bir kampanya yapıyor. Hemen her hafta, bir başka ilde toplu açılışlar yapıyor. Ve bu açılışlar onlarca TV kanalından canlı yayınlanıyor. Görünüşte bu açılışlar birer hükümet icraatı. Ama herkes pekala farkında ki bu açılışlar, AKP’nin kamu kaynaklarıyla yaptığı seçim kampanyasının ilk aşaması.
Buna rağmen, bu seçimlerde profesyonel kampanyaya en son başlayacak olan parti muhtemelen AKP olacak. Siyasi gelişmeleri son ana kadar okumak, rakiplerin oyun planlarını gözlemek ve rakiplerden daha taze fikirler kullanan bir strateji izlemek niyetinde oldukları anlaşılıyor.
Muhtemelen de en baskın ve en yaygın kampanyayı yine AKP uygulayacak. Çünkü başta Başbakan Erdoğan olmak üzere iktidarın çeşitli sözcülerinin demeçlerinden AKP’nin, 13 Haziran’ı değil 2023’ü hedefleyen bir kampanya yapmak istediği anlaşılıyor. Hedef 2023 Kampanyası‘nda hedef anayasa yapabilecek çoğunluğa ulaşmakmış!
Bu iddialı hedef, iddialı bir kampanya gerektirir. Bakalım AKP’nin ajansı bunu becerebilecek mi?