Liderliğini 41 yaşındaki bir iş kadını olan Yingluck Shinawatra’nın yaptığı Pheu Tai Partisi, 500 sandalyeli parlamentoda 265 koltuğun sahibi oldu.
3 Temmuz Genel Seçimleri ile, Tayland demokrasi tarihinde ikinci kez bir siyasi parti tek başına iktidar oldu. Aslında Tayland siyaseti çok parçalı. Bir koalisyonlar ülkesi olarak biliniyor. Bu seçimle birlikte Tayland tarihinde ilk kez bir kadın başbakanlık koltuğuna oturdu.
Türkiye ve Tayland…
Tayland pek çok konuda Türkiye’yi andırıyor. Siyaset bizdeki gibi gerilimli. Bizdeki gibi siyaset denince akla, siyaset sayesinde zenginleşen siyasetçiler geliyor. Toplum siyaset yüzünden bizdeki gibi kutuplara ayrılmış. Ve Tayland’da da bizdeki gibi sık sık partiler kapatılıyor; askeri darbeler yaşanıyor.
Geçen hafta Başbakan seçilen Yingluck Shinawatra, siyasete bir kaç ay önce girdi. Çünkü Shinawatra soyadı Tayland seçmeni için çok tanıdık.
Siyaset ve Shinawatra Ailesi
Yingluck Shinawatra’nın babası da, eski bir siyasetçi. Eski bakan, eski milletvekili. Shinawatra ailesi en az 50 yıldır ülkenin zengin ailelerinden biri.
Yingluck’ın abisi Thaksin Shinawatra güçlü bir işadamı ve 2001- 2006 arası ülkenin başbakanıydı. Abi Thaksin 2006’da başbakan olarak yurtdışında bir resmi gezideyken, “siyaseti kişisel zenginliğini artırmak için kullandığı iddiasıyla” askeri darbe ile görevden uzaklaştırılmıştı.
Thaksin Shinawatra’nın partisi Tai Rak Tai (Tai’ler Tai’leri Sever) kapatılmıştı. Ayrıca, Thaksin seçimlere hile karıştırmak suçlamasından 2 yıla mahkum edilmişti. Thaksin Shinawatra o gün bugündür Tayland’a giremiyor. Ama halk hala onun ülkeye dönmesini bekliyor.
Bununla birlikte, Thaksin Shinawatra, 2008’de yeni bir siyasi parti kurdurdu. Fakat o parti de (aynen bizdeki gibi) yüksek mahkeme tarafından kısa sürede kapatıldı. Bunun üzerine Thaksin, Pheu Tai Partisi’ni kurdurdu. Özetle, 3 Temmuz seçimlerinin galibi olan Pheu Tai Partisi, Thaksin’in kurduğu üçüncü parti.
Yingluck Shinawatra Nasıl Kazandı?
2006’daki askeri darbeden sonra, ordu yeniden sivil yönetime izin verdi. Ama, 2008-2010 arası Tayland şiddet
in yükseldiği bir ülkeye dönüştü.
Örneğin, 2010 yılında hükümet karşıtı protestolara ordu müdahale etti. Olaylarda 90 kişi öldürüldü, 50’den fazla kişi kayboldu ve 2.100 kişi yaralandı.
İşte, Tayland bu trajedilerden kısa bir sure sonra yeniden özgür seçimlere gitmiş oldu.
Yingluck Kampanyasında strateji olarak ulusal uzlaşma vaadini kullandı. Bağımsız “Hakikat Komisyonu” ve “Tayland Uzlaşma Komisyonu” kuracağını vaadetti.
Yingluck, seçim kampanyasında (aynen bizdeki gibi) bir Tayland 2020 Vizyonu tanımladı. Bu vizyona uyumlu ekonomik vaadleri sıraladı. Örneğin, 2020’de yoksulluk sona erecek. Şirketlerden alınan vergiler 2013’e kadar % 30’lara kadar indirilecek. Günlük asgari ücret 300 bahta, üniversite mezunlarının asgari ücreti ayda minimum 15.000 bahta yükseltilecek. Çiftçiler mikro kredilerle desteklenecek, vs vs…
Yingluck Shinawatra (yine aynen bizdeki gibi), her ilkokul öğrencisine ücretsiz internet erişimli TABLET BİLGİSAYAR dağıtacağını ve bilgisayarlı eğitime geçeceğini vaadetti.
Yingluck’un vaadlerine seçmen inandı çünkü, kendisi abisinin kurduğu ve sahibi olduğu Tayland’ın en büyük GSM operatöründe CEO olarak görev yapmıştı. Bu görevi sırasında şirketi muazzam şekilde büyütmüş ve yabancılara 2.1 milyar dolara satmayı başarmıştı. Yani, hem teknolojiyi, hem ekonomiyi iyi bilen, kendisini kanıtlamış bir iş kadınıydı.
Dünyanın diğer demokrasilerinde olduğu gibi, seçmen hem uzlaşmaya, hem de umuda oy verdi; Yingluck’a abisinden sonraki en büyük seçim galibiyetini armağan etti.
Yingluck her ne kadar abisine özel bir af yasası çıkarmayacağını söylese de, Thaksin Shinawatra şimdi Tayland’a dönebilmek için Dubai’de gün sayıyor.