Adayların herbiri bir başka tür demokrasi fikrinin savunucusu… |
Seçim kampanyalarında seçmen kararını şekillendiren en önemli etken adaydır, liderdir. Türkiye’nin bugüne kadar hiç yaşamadığı türden bir seçim tipi olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, adayların kimliği ve kişiliği daha da belirleyici olacak.
Geçmişte yaşadığımız istisnasız tüm seçimlerde birden çok kişi yarıştı, birden çok kişi kazandı. Genel seçimlerde 450- 550 milletvekili… Yerel seçimlerde binlerce belediye başkanı, on binlerce belediye meclis üyesi, bir o kadar il genel meclisi üyesi …
Şimdi ilk kez, ülke çapındaki tüm seçmenlerin sadece tek bir kazanana oy vereceği seçimler için sandık başına gideceğiz. Bu yüzden de bu seçimde adaylar ve adayların toplam özellikleri, performansları geçmiş seçimlerde olduğundan daha önemli olacaklar.
Aday demek, aslında fikir demek. Seçmenler adayın kimliğine olduğu kadar savunduğu yada temsil ettiği fikre de bakarak karar verecekler. Kampanya boyunca her bir aday rejimi nasıl gördüğünü ve nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını bizlere anlatacak ve bizleri ikna etmeye çalışacak.
Adayların pozisyonları
Şu ana kadar adayların öne çıkan pozisyonları ve kampanya fikirleri özetle şöyle:
CHP, MHP, DSP, DYP ve BTP’nin ortak adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, parlamenter demokrasi ve güçler ayrılığı fikrinin savunucusu. AKP’nin adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, fiili yarı başkanlık ve güçler birliği fikrinin savunucusu. HDP’nin adayı Selahhattin Demirtaş, özerk yerinden yönetim ve federalizm fikrinin savunucusu.
Adayların kimlikleri, kişilikleri, aileleri, bugüne kadar yaptıkları ettikleri, mesleki başarıları vs. kampanyaların renkli motifleri olacak. Ama her birinin temel rasyoneli ve ana mesajları özetle, yukarıdaki fikirlerin etrafında geliştirilip bizlere iletilecek.
Adayların toplumsal karşılıkları
Adayların toplumsal karşılığı bu kampanyadaki diğer önemli konu. Prof. İhsanoğlu ve Başbakan Erdoğan neredeyse eşit birer blokun temsilcisi olarak yola çıkıyorlar.
Her iki adayı destekleyen partiler, 30 Mart Yerel Seçim sonuçları dikkate alındığında % 44 civarında birer seçmen bloğuna sahip. İhsanoğlu ve Erdoğan’ın toplumsal karşılığı – en azından kağıt üzerinde – başa baş görünüyor.
Demirtaş’ın arkasındaki siyasi güçlerin ise (HDP ve BDP), toplam % 8’e yaklaşan bir başlangıç oyu var.
30 Mart Yerel Seçimlerine göre % 3.5’luk toplam oy oranına sahip olan SP ve BBP, başlangıçta İhsanoğlu’na yakın dururken, geçen hafta sonu itibariyle daha bağımsız bir pozisyon aldılar. Ne oldu, neden böyle bir karar değişikliği yaşandı bilinmez ama, görünen o ki, mevcut matematikte bu iki siyasi partinin oy tabanı, yarışın başlangıç ayağında fazlasıyla önemli.
Her ne kadar Erdoğan % 44, İhsanoğlu % 44 ve Demirtaş % 8’lik bir siyasi destekle yarışa başlıyor olsa da, seçmen iradesi hiç bir aday için çantada kekliksayılamaz. Yarışın sonucunu kampanyalar belirleyecek.
Her üç aday, 3 farklı demokrasi tipinin savunuculuğunu yaparak sahnede olacaklar. Kampanyada kullanacakları mesajların toplumsal bir karşılığının olması, basitliği, ikna ediciliği ve frekansı çok önemli olacak. Özellikle Prof. İhsanoğlu ve Demirtaş için durum böyle.
Kampanya performansı
Her üç 3 aday fikirleri kadar, önümüzdeki 4 hafta boyunca yapacakları kampanya performansları ve enerjileri ile de yarışacaklar. Şu anda en büyük risk olarak gözüken “yaz sıcağında sandığa gitmeme” eğilimi veya kimi seçmen kesimlerinde hissedilen “sandığı boykoteğilimi” adaylar heyecan yaratabildikleri ölçüde değişebilecek.
Adaylar, profesyonel kampanyalarında söyledikleri kadar miting perfornmansları ve TV programları ile de seçmeni ikna etmeye, motive etmeye çalışacak.
Partiler arası değil, adaylar arası yarış
Her ne kadar adaylar siyasi partiler tarafından aday gösterilmiş olsa da, Cumhurbaşkanlığı kampanyası, geçmişte ülkemizde şahit olduğumuz tüm seçim kampanyalarından daha farklı olacak. Çünkü bu seçim partiler arası değil, adaylar arası bir yarış.
Kendilerini destekleyen partilerin durumu, saha gücü, finansal desteği vb. ne olursa olsun, adayların bizzat kendileri etkin ve yüksek performanslı kampanyalar yapmak zorunda. Performans derken özellikle fikri performansı kastediyoruz. Bu yarış, çok koşanın, çok para harcayanın değil, en doğru argümanlarla seçmeni ikna edenin kazanacağı bir yarış olacak.
Adaylar pozisyonlarına uygun fikirlerini en etkili şekilde ortaya koyabildikleri ölçüde, seçmen bunun partiler arası değil adaylar arası bir yarış olduğu anlayacak. Ancak o takdirde parti blokları arasında seçmen geçişleri mümkün olabilecek. Ve ancak o taktirde bu yarış gerçek anlamını kazanacak.
7 Temmuz 2014 – Radikal/ Yeni Akıl, http://www.radikal.com.tr/yazarlar/necati_ozkan/3_aday_3_fikir-1200421