1 Kasım seçimlerine sadece 57 gün kaldı. Tarihimizdeki tüm seçimlerle kıyaslandığında pek çok açıdan bir ilk olacak olan 1 Kasım seçimlerinde siyasi partiler oylarını artırmaya çalışırken, çıkarabilecekleri milletvekili sayısına da odaklanacaklar.
Ülkede yaşayan herkes biliyor ki, 1 Kasım seçimleri aslında yaklaşık olarak 20 milletvekilliği için yapılıyor. 1 Kasım’da 20 milletvekilliği muhalefet partilerinden iktidar partisine geçebilecek mi, geçemeyecek mi, bütün mesele bu. Eğer iktidar partisi bu hedefi başarabilirse ülkenin tüm geleceği değişecek… Yeniden tek başına AKP iktidarı mümkün olabilecek… Başkanlık tartışmaları ve “Yeni Türkiye” kavramları yeniden gündeme gelebilecek.
Halihazırda Meclis’teki her siyasi parti, daha fazla milletvekili çıkarmak için hangi seçim çevresinde kaç oya ihtiyacı olduğunu önceki seçimlere oranla çok daha kesin bir biçimde biliyor. Bazı partiler açısından sonucu değiştirecek oyun planı, belli seçim çevrelerine yoğunlaşmaktan ibaret olabilecek.
Bu nedenle, 1 Kasım Genel Seçimleri her zamankinden çok daha ciddi ve çok daha planlı bir şekilde istismara açık bir seçim olma potansiyeli taşıyor. Meclisteki partilerin niyetlerinden bağımsız olarak durum böyle.
İstisnai özellikleri nedeniyle, 1 Kasım seçimlerinin “sivil denetimi” yalnızca sandık başına ve oy sayımına indirgenemez. Siyasi partiler, Oy ve Ötesi gibi sivil oluşumlar, medya ve oyu ile ülkenin geleceğine etkide bulunmak isteyen herkes ve hatta uluslararası seçim gözetimi görevi yapan AGİT gibi kuruluşlar aşağıdaki bilgilerin detaylarını sorgulamalıdırlar:
SEÇMEN LİSTELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI:Bunca kısa sürede seçmen tercihlerinde büyük değişikler gerçekleşmeyebilir. O nedenle 81 il ve 3 büyük il içindeki her seçim çevresinde, askıya çıkmış listelerdeki seçmen sayıları tek tek karşılaştırılmalıdır. Her seçim çevresinde 7 Haziran ile 1 Kasım arasında ne kadar seçmen farkı olduğuna dikkat edilmeli, bu farkların ilgili seçim çevresinde, son milletvekilinin durumunu ne şekilde değiştireceğinin analizi yapılmalıdır.
SON MİLLETVEKİLİNİN KAÇ OYLA BELİRLENDİĞİNİN HESAPLANMASI: 7 Haziran seçimlerinde her bir il ve seçim bölgesinde, seçilmeye hak kazanan son milletvekilinin kaç oy farkla belirlendiği iyi analiz edilmelidir. O seçim çevresinde 1 Kasım için askıya çıkmış olan seçmen sayısındaki değişikliğin, sandalye değişimine neden olup olmayacağına bakılmalıdır.
HER SEÇİM ÇEVRESİNDE SEÇMEN SAYISINDAKİ HAREKETLERİN KAYNAĞININ ARAŞTIRILMASI: 7 Haziran ile 1 Kasım arasında her bir il ve seçim bölgesindeki seçmen artış ya da azalışının kaynağının (ilk kez seçmen olmak, adres değişikliği vb. açılarından) araştırılması önemli olacaktır. Seçmen sayısındaki değişiklik, doğal nedenlerle mi ortaya çıkmıştır, yoksa bindirilmiş seçmen kıtalarının bir ya da birden fazla seçim çevresine yığılması gibi durumlar mı söz konusudur?
ŞÜPHELİ BİR DURUM VARSA; ADRES DEĞİŞİKLİKLERİNE ODAKLANILMASI: Eğer herhangi bir il ve seçim çevresinde adres değişikliği nedeniyle seçim sonucunu değiştirebilecek ölçekte bir seçmen hareketi gözleniyorsa, yeni seçmenlerin hangi il ya da seçim bölgelerinden gelmiş olduğunun araştırılması önemli olacaktır.
Bütün bu bilgilere yaygın ve kolay erişim, 1 Kasım’da seçim güvenliğinin ön koşullarından biri olarak görünmektedir. Kamuoyunun bu bilgilerin sorgulanmasına dönük talebi herhangi bir partiye karşı bir niyet okuma olarak görülmemeli, seçim sisteminin bütününe duyulan güvenin tesisi öncelikli amaç olmalıdır.
Partilerin il ve ilçe başkanlıkları, seçmen listelerinin kesinleşeceği tarihe kadar, kendi seçim çevreleriyle ilgili bu çalışmayı hızla tamamlamalı, anormallikler tespit ediyorlarsa yasal süreleri içinde gerekli itirazları yapmalı ve partiler seçim güvenliği konusunda şart gözüken tüm ön tedbirleri aldıklarını kamuoyuna ilan etmelidirler.
Öte yandan, verecekleri oyun muhtemel somut etkileri hakkında bilgi sahibi olmak da, bu kadar kısa sürede tekrarlanan bir seçimde her seçmenin en demokratik hakkıdır. Bu nedenle, seçmen olarak hepimiz yukarıdaki bilgileri sorgulayarak oylarımızı belirleme imkanına sahip olabilmeliyiz. Bu, seçmenin bir vatandaş olarak bilgilenme hakkının da doğal parçasıdır.
Bu seçimde seçmenlerin motive edilmesi ve sandığa taşınmaları, daha önceki tüm seçimlerden daha önemlidir. Çünkü, seçimlerin sonucunu belirleyecek olan kararsız seçmenler hem çok daha az sayıdadır, hem de oransal olarak düşük seviyededir.
Türkiye’nin 1 Kasım’ı şaibesiz tamamlayabilmesi çok önemlidir zira, seçimin güvenilirliği ile ilgili ortaya çıkabilecek tartışmalar sonuçta çok sert toplumsal tepkilere yol açabilir. O nedenle oyların şeffaf biçimde sayılması ve tutanakların birleştirilmesi dahil tüm sürece ilişkin tedbirler, devlet organları, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri tarafından alınmalı, oyların güvenliği ile ilgili şaiya ve iddiaların yıkıcı etkisi peşinen ortadan kaldırılmalıdır.
Ancak her şeyden önce, seçmenin kendi seçim bölgesindeki seçmen sayısının 7 Haziran ile 1 Kasım arasında anormal bir biçimde artış göstermediğinden emin olarak sandığa gitmesini sağlamak zorundayız.
Radikal, 7 Eylül 2015