Her seçim, seçmenler için birbirinden farklı menüler arasında bir tercih yapma imkanı demektir. Seçmen olarak bizler, siyasi partilerin sundukları vaatler kadar, o vaatleri yerine getirmeye aday gösterilen kadrolara da bakarak karar vermeye çalışırız.
7 Haziran’a tam iki ay kala siyasi partilerin belirleyip YSK’ya teslim ettiği aday listeleri bize ne anlatıyor? Partilerin aday listelerini gördükten sonra kaçımız kararımızı değiştirebilecek noktaya geldik? Listelerin özel bir anlamı var mı?
Davutoğlu “ben de söz sahibiyim” dedi.
AKP aday listeleri için son birkaç aydır en çok konuşulan konu, listeleri kimin hazırlayacağıydı. Pek çok yorumcu Ahmet Davutoğlu’nun yerinin bile sağlam olmadığını, Davutoğlu’nun birkaç isim dışında belirleyici olamayacağını hatta tüm listenin Erdoğan tarafından hazırlanacağını iddia ediyordu. Açıklanan liste bu iddiaların geçersizliğini gösterdi.
Anlaşılan o ki, Erdoğan kendisine yakın 25- 30 ismin listeye girmesini garantilemiş. Listenin kalanı için, isimler üzerinde değil ama prensipler üzerinde varılan bir uzlaşmayla teşkilatı ve Davutoğlu’nu serbest bırakmış. Listeye baktığımızdaAhmet Davutoğlu’nun AKP Genel Başkanı ve Başbakan olduğu tarihten bu yana ilk kez iradesini hissettirdiğini söyleyebiliriz. Ama bu; Davutoğlu’nun özgür tercihini yansıtmaktan uzak, yalnızca kendini ezdirmemeyi başarabilmiş bir irade!
Erdoğan ile Davutoğlu arasında seçim öncesi yeni bir gerginliği önlemeye dönük bir uzlaşı arayışının sonucu ortaya çıkan AKP listesinin ise son derece vasat bir liste olduğu söylenebilir. AKP listesi ne stratejik seçmen kararı yaratabilecek, ne de seçmen kaybettirecek bir liste. Güneydoğu’nun bazı seçim çevrelerindeki birkaç ismi hariç tutarsak, AKP listesine renksiz, tatsız tuzsuz bir liste dahi diyebiliriz.
AKP’nin aday listesi için, “Son 13 yılda ülkeyi yöneten AKP kadrolarından daha donanımlı bir liste çıkmıştır. Bu listedeki isimler Türkiye’yi daha iyi yaşanacak bir ülke yapabilir” demek mümkün olmadığı gibi, partinin temel iddiası olan “Yeni Türkiye”yi kurabilecek bir kadrodan da söz edemeyiz.
Son sözü sağduyu söyleyecek
Bu seçimde, Türkiye’yi önümüzdeki 4 yıl boyunca yönetecek heyeti belirlemekten daha çok, Türkiye’deki rejime ilişkin bir karar verilecek. Türkiye ya tek adam rejimine kayacak veya parlamenter demokratik sistemde kalma iradesi gösterecek.7 Haziran’da partilerin alacakları oy kadar, bu oylarla yaratacakları etkinin boyutu da Türkiye’nin rejimini belirleyecek.
Bu nedenle kararsız seçmenlerin, bu seçimde oy vermeyi düşündükleri partilere, Meclis kompozisyonunda ve siyasal hayatta yaratacakları etki düzeyleri arasındaki fark açısından da bakarak karar verme eğilimine girdikleri görülüyor. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu koşullar karşısında bunun son derece sağduyulu bir seçmen yaklaşımı olduğuna hiç şüphe yok.