Baykal’ın istifa konuşmadaki Pensilvanya vurgusunu nasıl buldunuz?
Doğrusu onun nedenini ben de anlayamadım.
Tamamen psikolojik olabilir mi? Zor gününde bir destek telefonu almasından etkilenerek…
Politika bu kadar naif bir şey değil.
“Varan-2 gelmesin” mesajı olabilir mi?
Buna ihtimal dahi vermek istemem, çünkü aksi halde hepimiz esir alınmışız demektir ve burası da yaşanılabilir olmaktan çıkmış bir ülke demektir.
O halde niye bu konuya girdi sizce?
Karşıt kampı bölmek, en azından bir bölümünü nötralize etmek için olabilir. Çünkü politika böyle bir şey. Yaptığınız her şeyin bir anlamının olması gerekir.
Peki tam giderayak hükümete savaş açmanın anlamı ne? Üstelik hükümetin ve medyanın ilk dört gün gayet olumlu bir yaklaşım göstermesine karşın?
Demek ki Deniz Bey hükümet ya da hükümete yakın bir kaynağın dahli olduğunu düşünüyor ya da onu düşündürecek bir şeylere ulaştı. Yoksa bu denli önemli bir olayda dayanaksız konuşabileceğini zannetmiyorum ben.
Ulaştıysa aynı konuşmada göstermesi de gerekmez miydi?
Muhtemelen hâlâ daha bazı detaylara ulaşmayı bekliyor olabilir. Çünkü eğer elinde bir şey yokken böyle bir suçlamayı yapmışsa bu çok başka bir hata demektir, ki bu seviyede böyle bir hata yapılmaz herhalde.
Ben özellikle Başbakan’ın bilgisi dahilinde böyle bir kaset işinin organize edilebileceğine asla inanmıyorum; kimse de inanmıyor?
Ben de inanmıyorum. Ama Deniz Bey’in de elinde doğru ya da yanlış bir şey olduğunu düşünüyorum, aksi halde o açıklamayı yapmaması gerekir.
O zaman artık hiçbir şey komplo gelmediği için soralım: Devlet imkânları hükümetin bilgisi dışında kullanılmış ve hükümet de bir şekilde bu işin içine çekilmiş olabilir mi? Çünkü eğer biri bir şey biliyorsa, öbürü de yapmadıysa, bu ancak böyle açıklanabilir.
Eğer böyle bir akıl varsa bu işin arkasında o zaman bu bir altın vuruş demektir. Düşünün öyle bir vuruş yapıyorsunuz ki, yakın zamanda koltuğundan inmeyeceği düşünülen bir lideri indiriyorsunuz, yetmedi iktidar partisinin destekçilerinin bir kısmının kafasını karıştırıyorsunuz, o da yetmedi her iki Türkiye’nin iki lideriyle ilgili “Acaba?” dedirtiyorsunuz.
“İki Türkiye’nin iki lideri”?
Erdoğan da Baykal da uzun bir süredir sadece iki ayrı partinin lideri değiller; feci şekilde polarize olmuş iki ülkenin lideri gibiler. Çünkü artık gerçekten iki Türkiye var ve bu iki Türkiye çok derin çizgilerle ayrıldı.
Düşünün, en fakir yüzde 20’lik dilim toplam milli gelirin yüzde 6’sını alıyor; en zengin yüzde 20’lik dilim ise yüzde 47’sini… Türkiye’de yaklaşık 14 buçuk milyon insan Moğolistan standartlarında yaşıyor; ama bir 14 buçuk milyon insan var ki, onlar da İtalya standartlarında yaşıyor.
Bu işin ekonomik tarafı, işin bir de hayat tarzı tarafı var. Erdoğan “Öteki Türkiye” diye tabir edilen Türkiye’nin kahramanı… Güçsüzlerin gücü, sessizlerin sesi… Baykal ise Türkiye’nin kurucu değerlerinin temsilcisi, seçkinlerin koruyucusu… Bunun üzerine bir de 30 yıldır devam eden “rejim” ve “bölünme” korkuları eklenince neredeyse artık toplumsal kopuşa doğru giden bir yola girdi Türkiye. Bu sürdürülemez bir durum.
Böyle bir sürecin sonunda ya çok büyük bir kültürel bölünme yaşanacak ya da bir başka siyasi güç ya da siyasi bir lider çıkıp Türkiye’yi yeniden birleştirecek.
Tamamen spekülasyon yapıyoruz şu anda, ama olmayacak denenler olduğu için soruyorum: Eğer bu işin arkasından hükümete de yapılmış bir komplo çıkarsa o zaman asıl amacın bu olduğu düşünebilir mi?
Belki daha normal bir Türkiye yaratma amacı… Bunu şimdiden bilmek imkânsız, hep beraber yaşayıp göreceğiz. Benim şu anda tek görebildiğim bunun Türkiye siyasi tarihinin en önemli kırılma noktalarından birinin yaşandığı.
Milliyet, Devrim Sevimay ile Soru Cevap, 17 Mayıs 2010