Seçimlere giderken bir partinin ana seçmen tabanındaki bölünme riskinden daha tehlikeli hiçbir durum yoktur. 7 Haziran öncesi, CHP içindeki iki kesimde bölünme riski vardı ve bu CHP’yi aşağı çekebilirdi. Ulusalcı seçmen kitlesi ve Alevi seçmen kitlesi bu kez farklı tercihler sergileyebilirdi. Emine Ülker Tarhan’ın kurduğu Anadolu Partisi ve Doğu Perinçek’in adını değiştirdiği Vatan Partisi, CHP içindeki ulusalcı damara gözünü diken iki oluşumdu. 7 Haziran’da bu oluşumların etkisinin sınırlı olacağı anlaşılıyor.
CHP’nin çekirdek kitlesi içindeki asıl risk Alevi seçmenlerdeydi. CHP’yi onlarca yıl ana muhalefet pozisyonuna taşıyan bu kesime HDP gözünü dikmişti. Ön seçimlerde oy kullanan parti üyeleri bu önemli tehlikenin farkına vardılar. Parti tabanı, Alevi seçmenlerin artık çantada keklik sayılamayacağını gördü. Sağ ve muhafazakar seçmen kitleleri arasında destek arama macerasına girmektense, kendi elindeki çekirdek seçmene sahip çıkmaya karar verdi. 29 Mart’ta yapılan ön seçimler, Alevi seçmen kitlesinin HDP’ye kaymasını büyük oranda durduracak bir sonuç yarattı. Özellikle büyük şehirlerde Alevi adaylar seçilebilecek yerlerden listelere girmeyi başardılar.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun denge odaklı bir yaklaşımla belirlediği kontenjan isimlerinin bir iktidar listesi olduğunu söylemek ise gerçeği abartmak olur. Örneğin “olası bir CHP koalisyon ortaklığında kalkınma ile ilgili çeşitli bakanlıklara bu listeden rahat rahat güçlü isim alternatifleri bulunabilir” diyemeyiz.
CHP listesindeki yegane renk, Roman aday Özcan Purçu ile Ermeni aday Selina Özuzun Doğan’dan ibaret. Umut Oran ve Erdal Aksünger gibi partinin çalışkan ve yolsuzluk savaşçısı isimlerinin listelere alınmaması ise manidar yorumlara elverişli bir görünüm sergiliyor.
Radikal, 9 Nisan 2015