Kılıçdaroğlu’nun siyaset dünyasında bir boşluğu doldurduğu yönündeki görüşlere katılır mısınız? Eğer öyleyse, siyasete özellikle de CHP siyasetine katkısı ne yönde oluyor? Örneğin Kılıçdaroğlu tipi politikacılar CHP’yi -uzun süredir bir araya gelemediği- geniş kitlelerle buluşturabilir mi?
Kemal Kılıçdaroglu; CHP’nin 1990 sonrası sergilediği siyaset anlayışında bulunmayan bir şey yapıyor: Bağırıp çağırmadan, slogan atmadan, kutsallar ve değerler siyaseti yapmadan, bilgi ve belgeye dayalı bir siyaset yapıyor. Belki de, siyaseti bilgi ve belgeye dayandığı için de kızmıyor, heyecanlanmıyor, terlemiyor, sesini yükseltmiyor. Kemal Kılıçdaroglu’nun siyaset tarzı, sadece CHP için degil, Türkiye siyaseti için de yeni bir tarz.
Kılıçdaroğlu’nun bir boşluk doldurduğu kesin. Hepimiz biliyoruz ki, siyaset kurumu en azından iki şey için vardır ve anlamlıdır:
a. Fertler arasında adalet dağıtmak,
b. Ülkeyi ve yurttaşı zenginleştirmek.
İşte, Kemal Kılıçtaroğlu’nun yaptığı siyaset – her ne kadar olumsuzdan hareket etse de; yani her ne kadar AKP karşıtı muhalefetten yola çıksa da- siyaset kurumunun birincil hizmet alanı olan “adalet dağıtma” alanına çalışıyor. Kendi partisinin Çankaya Belediye Başkanı olan Muzaffer Yılmaz aleyhinde CHP’nin suç duyurunda bulunmasının ardındaki mimarın da Kemal Kılıçtaroğlu olduğunu gözönüne aldığımızda, yaptığı siyaseti daha şimdiden “Köroğlu” siyaseti olarak tanımlamak mümkündür. Haksızlıklara karşı mücadele eden, yolsuzlugun üzerine ayrım yapmadan ve yılmadan giden, hak ve adalet yolunda gözünü budaktan esirgemeyen bir “Zamane Köroğlu”.
Kılıçtaroğlu’nun yaydığı bu mücadele ve yeni siyaset tarzı, bence CHP’nin şu andaki en değerli varlığı. Toplumda, CHP’ye bakışın olumsuzdan nötre dönmesine yol açıyor. Bu nedenle de son aylarda, kirlenmiş siyasetçilere karşı zafer kazandıkça; onların ipliğini pazara çıkarıp birbir koltuklarından ve ellerinde tuttukları güçten uzaklaştırdıkça Kılıçtaroğlu ve partisi güçleniyor.
Tüm bunlara rağmen, Kılıçtaroğlu’nun tarzının ve bireysel katkısının CHP’ye bir iktidar kapısı açabileceğini düşünmek te mümkün değildir. Eninde sonunda seçmen, kendi hayatını iyileştirecek olan “umut projelerine” oy verir. CHP’nin ve CHP liderliğinin bugün toplumun büyük çoğunluğu için bir umut projesi olduğunu söylemek pek kolay değil. Bu yüzden de, CHP’nin salt “Kılıçtaroğlu Etkisi” ile emekçiler, gençler, kadınlar, köylüler, Aleviler, Kürtler ve aydınlarla buluşabileceğini iddia etmek mümkün değildir.
Daha çok yolsuzluk araştırmalarıyla gündeme gelen Kılıçdaroğlu’nun mevcut siyasi yapı içinde yükselme olanağı var mıdır?
Elbette ki vardır ve bu yükseliş ortadadır. Geçen hafta sonu Ankara’da yapılan CHP Program ve Tüzük Kurultayı’nda en tepedeki ağızlardan da bu durum tescil edilmiş oldu zaten. Sorun, bu yükselişin nereye kadar devam edeceğindedir. Kılıçtaroğlu, kendi partisi içinde “adalet dağıtan adam” “yolsuzluklarla mücadele eden adam” kimliğinde kaldığı sürece bir problem olmayacaktır. Ama, eğer bir gün bu kimliğine ve rolüne “umut dağıtan adam” rolünü de eklemeye kalkarsa, işte o zaman fincancı katırlarını ürkütecektir.
Kılıçdaroğlu Türkiye siyaseti içinde neyi temsil ediyor?
Kılıçdaroglu, “Zamane Köroğlu” benzetmesinde de söylemeye çalıştığım gibi, kamusal vicdanı temsil ediyor. Siyaset kurumunun hizmet ve adalet götürmek yerine, “malı götürmekle” meşgul olduğunu düşünen sıradan insanların vicdanı O. Kendi hakkını arayamayan; arasa bile alamayan, kimsesiz yığınların kimsesi. Evinin kapısının önüne kadar gelen adaletsizlikleri farkeden, bireysel olarak bu adaletsizliklere çare bulamadığı için zamanından önce umutsuzluğa düşen, zamanından önce yaşlanan milyonların vicdanında sevinç kıvılcımı çakıyor Kılıçtaroğlu.
Newsweek Dergisi Politika Editörü Yenal Bilgici’yle yapılan söylesiden 27 Aralık 2008