Gül ve Erdoğan… |
Köşk’ün pozisyonunu da sormak isterim. AKPARTİ ile Köşk arasında birkaç konu başlığında belirgin biçimde fikir ayrılığı açıkça ortaya çıktı… Sn. Cumhurbaşkanı “siyasal iletişim” açısından başarılı mı? Mesela “herkesin temsilcisi” olmayı başardı mı? Nasıl görüyorsunuz?
Türkiye’de herkes farkında ki, iktidarın gerçek sahibi Sn. Başbakandır. İktidarı oluşturan farklı kesimlerin varlığı gerçek olsa da, hakim irade Sn. Erdoğan’ın iradesidir. Tartışmalı her durumda, Sn Başbakan’ın iradesini beyan ettiği her durumda Sn. Gül geri çekilmiştir. Düşüncesi, gücü, ittifakı, ilişkileri ne olursa olsun…
Sn. Gül’ün herkesin temsilcisi olma durumu bana göre hiç olmadı, bundan sonra da olmayacak. Çünkü Sn. Gül’ün Çankaya’da 5 yıl boyunca almış olduğu hiç bir politik karar, Sn Başbakanın iradesinden bağımsız olmamıştır, olamamıştır…
Milletvekili emeklilik maaşlarının artırılmasını düzenleyen yasanın meclise bir kez daha görüşülmek üzere iadesi ve Cumhurbaşkanlığı süresi konularındaki tavırlarına bakarak da Sn. Gül’ün “herkesin temsilcisi“ olduğunu söyleyebilmek çok mümkün değil.
Ama Sn. Cumhurbaşkanı’nın başta Twitter olmak üzere sosyal medyayı etkin olarak kullanmasını, milyonlarla doğrudan iletişime geçmesini, takipçilerinin doğrudan sorularına yanıt vermesini… bunun için dikkate değer bir iletişim ekibini görevlendirmesini vs yenilikçi ve doğru buluyorum.
Son olarak… güç mü? özgürlük mü? Siyasi iletişimde Türk toplumu açısından sizce hangisi daha önemli?
O kavramları kimin kullandığına bağlı olarak durum değişir. Türk toplumu bazen gücü, bazen özgürlüğü tercih etmiştir. 1950’de tek partinin kurumsallaşmış gücüne karşı özgürlüğü seçmiştir. 1983’te askeri rejime rağmen seçenekler içinden özgürlüğe en yakın olanı seçmiştir, vs…
Özgürlüğü savunması gerekenler yeterince cesur savunamıyorsa… veya özgürlüğü savunduğunu söyleyenlerin kendi örgütlerinde demokrasi ve özgürlük yoksa… kimi ikna edebilirler ki?
İnternetHaber için Özlem Gürses ile yapılan söyleşi, 24 Ocak 2012