22 Temmuz Seçimlerinin demokrasi tarihimizde önemli seçimler arasında olacağı şimdiden belli. Bu seçimlerin sonucunda ortaya çıkacak olan meclis aritmetiğinin, siyasetçilerimizi demokrat davranmaya yönlendirebilmesi gerek. Ancak demokratlık ve uzlaşma ülkemizin şu anda düğümlenmiş olan sistemini yeniden çalıştırabilir.
Seçim gününe sadece üç hafta kala başlayan siyasi parti reklamları ile siyasetçiler kararımızı etkilemeye çalışıyorlar. AKP, icraatlarının muhasebesini yapan ve sistemin kendisine adil davranmadığına odaklanan bir strateji izlerken, CHP ve MHP iktidarın icraatları sonucu rejime yönelik tehditlerin arttığına ve ülkenin bölünme riskiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek kendilerinin bu tehlikeli gidişi durdurabilecek alternatifler olduklarını söylemeye çalışıyorlar. DP ise, iki büyük partinin yarattığı kamplaşma ortamından herkesin zarar göreceğinden hareketle, kendisini soruna çözüm olarak konumlandırıyor. İster istemez, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin yaratmış olduğu fay hattı, kampanyaların iklimini ve stratejisini etkilemiş görünüyor.
İktidarın kansız el değiştirebilmesi demokrasinin en büyük nimetidir. İktidarın kansız değişimi seçimler neticesinde mümkün olabilmektedir. Siyasi partiler belirli bir ihtiyaçtan doğarlar ve toplumun belirli bir kesimine dayanırlar. Tüm seçmen kitlelerinin sesi olabilmek siyasi partiler için olabilecek bir durum değildir. Bu nedenle siyasi partiler, dayanacakları seçmen kitlelerini doğru tanımlamalı, onları iyi anlamalı ve o seçmen kitlerinin ihtiyaçlarına dönük olarak pozisyon almalıdırlar. Seçim kampanyaları, siyasi partilerin almış oldukları pozisyonu doğru anlatabilecek bir strateji ve o stratejiyi etkili bir şekilde anlatabilecek olan bir mesajla başarılı olabilirler.
Seçim kampanyasının başarısı stratejisine bağlıdır. Strateji seçimin nasıl konumlanacağının tanımlanmasıdır. Seçim döneminin ikliminden analiz edilmesiyle bulunur ve şu kısa soruların cevapları üzerine kurgulanır:
1. Bize kim oy verebilir?
2. Bize niçin oy versinler?
Seçim kampanyasında kendi seçmenlerimiz ile bize kesinlikle oy vermeyecek olan seçmenler gözardı edilir ve kararsız olan seçmen kitleleri üzerinde odaklanılır. Çünkü kararsız seçmenleri kendi tarafımıza çekebilmek, rakip partilerin seçmenlerini çekebilmekten daha kolaydır.
Seçim kampanyalarında stratejinin yanı sıra, etkilenmesi hedeflenen seçmenleri parti lehine oy kullanmak üzere sandık başına gitmeye ikna eden şey kampanyanın mesajıdır. Mesaj, strateji dediğimiz şeyin sanata dönmüş halidir. Etkili mesaj yaratmanın yolu şudur: Tek bir mesaj, bin değişik ses!
Etkili bir mesaj partiyi veya lideri rakiplerinden farklılaştıracak şekilde konumlandırır. Mesaj mutlaka seçmenin duygu ve düşünceleriyle uyumlu olmalıdır. Duygulara hitap etmeli, onları belirlenen hedefe yönlendirebilmelidir. Mesaj hatırlanabilir ve tekrarlanabilir olmak için mümkün olduğunca kısa, net ve anlaşılır olmalıdır. Ayrıca mesaj rakip mesajlardan daha farklı ve daha çarpıcı bir biçimde ifade edilmelidir.
Gerçekler, detaylar, sorunlar asla bir kampanyanın ana mesajı olamazlar. Örneğin “HERKES İÇİN DAHA İYİ BİR HAYAT!” cümlesi bir mesajdır. Ama “Yılda 2.000 yeni okul inşa edeceğiz.” veya “4 yılda 40.000 yeni ev yaptık” cümleleri birer mesaj değildirler.
İyi bir mesaj gerçek olmalı, partiyle, liderle, zamanla ilgili olmalı, mümkünse illustre edilebilmeli ve fotoğrafla anlatılabilmelidir. 1950’de Demokrat Parti’yi iş başına getiren ”Yeter, Söz milletindir!” kampanyasındaki el illüstrasyonu, mesajın gücünü kat kat artırdığı için etkili olabilmiştir. Veya SHP’nin ”Sıkılmış Limon” kampanyasındaki limon sıkan el fotoğrafı aynı nedenle etkili olabilmiştir. Mesaj seçmeni harekete geçirebilmelidir.
Doğru bir strateji ve güçlü bir mesajın yanısıra, gerek yeryüzündeki tecrübeler, gerekse ülkemiz demokrasi tarihi bizi aynı noktaya getiriyor: Seçim kazandıran asıl faktör liderdir. Seçimleri program değil lider kazanır. Seçmen liderin geçmişine önem verse de, geçmiş için değil gelecek için oy verir. Seçimlerde kampanya döneminde yaratılan umut için oy verilir.
Umarız, 22 Temmuz Seçimleri Türkiye için bir kabusun değil, umudun başlangıcı olur. Seçimden sonra oluşacak parlamento tablosu ve o tabloda rol alacak olan aktörler, dileriz ki son birkaç oluşan düğümü iyi analiz ederler ve çözülmesi güç yeni düğümler yaratmazlar. Dileriz bize ve zamanımıza yakışır bir demokrasiyi yeniden inşaa ederler. Şunu bir kez daha vurgulamalıyız ki, bu seçim işimiz gerçekten zor. İyi anlamadı, iyi dinlemeli ve doğru karar vermeliyiz.