Son bir kaç gündür New York ve Washington’da ABD başkanlık seçimleriyle ilgili gözlemler yapıyoruz. Seçmeni, siyasetçileri, iş dünyasını, reklam ve medya dünyasını anlamaya çalışıyoruz. Siyasi danışmanlık işinde profesyonelce çalışan uzmanlarla görüşüyoruz. Online dünyada siyasi iletişim işini yürüten ekiplerle konuşuyoruz.
Görünen o ki sıradan seçmen, Amerikan tarihinde eşine ratlanmamış ölçüde bir mesaj bombardımanına maruz kalıyor. Seçmenlerin sandık başına gitmeye başladıkları şu saatlerde bile televizyonların reklam kuşakları adayların reklamından geçilmiyor. 2 yıllık kampanyanın toplam bütçesi yeni bir tarihsel rekora koşarak toplam 6 Milyar Dolar’a ulaşıyor.
Ama kampanyalar ve adaylar seçmeni 2008 Başkanlık seçimlerindeki gibi heyecanlandıramıyor.
2008’deki heyecanla kıyaslayınca
2008 Başkanlık seçimlerini gözlemek için defalarca ABD’yi ziyaret etmiştik. Her ziyaretimizde sokaklarda gördüğümüz artan heyecanı anlatmak için kelimeler bulamazdık. Gazeteler ve dergiler kapaktan Obama resmi yayınlamak için yarışırlardı. Dükkanlarda, restoranlarda Obama kampanyasının ikonlarından geçilmezdi. Gazete bayilerinden, hava alanlarındaki dükkanlara kadar pek çok yerde adayların onlarca farklı hediyelik eşyalarını satın alabilirdiniz. Ve sokaktaki seçmenlerle konuştuğunuzda, iki tarafın da tutkuyla seçim gününe hazırlandıklarını hissederdiniz.
Bu kez bunlar yok. TV’leri izlemezseniz, günlük gazetelere göz atmazsanız bugün bu ülkede seçimin olduğunu anlayamazsınız.
Türkiye’deki kampanyalara da hiç benzemiyor
Tarihin akışını ve dünyanın kaderini değiştirebilecek dinamikleri içerdiği halde, Amerikan kentlerinin sokaklarında Türkiye’nin kentlerindekine benzer bir kampanya da göremezsiniz.
Ne billboardlarda lider fotoğraflarının olduğu afişler… Ne binaları kaplayan devasa açıkhava posterleri… Ne sokakları kirleten tonlarca el ilanı… Ne meydanları kaplayan plastik parti bayrakları… Ne de, mahallelerde avaz avaz bagıran yüzlerce araçlık parti konvoylarını görmeniz mümkün.
Obama Kasırgası dinmiş…
Gözlediğimiz kadarıyla bu heyecensızlığın nedeni Obamave Obama kampanyası. Dün Obama’nın doğal seçmeni olması gereken iki taksi şöfürü ile konuştuğumda daha iyi kavradım ki Obama bazı seçmenler arasında hayal kırıklığı yaratmış.
Örneğin, Gana göçmeni genç bir zenci olan James, yıllar boyu Demokratlara oy vermiş bir taksi şöförü. O kadar ki, kızına Bill Clinton’ın kızı Chelsia’nın adını vermiş. 2008’de de Obama’ya oy vermiş. Dün JFK Havaalanı’na giderken yolda neden Obama’dan kaynaklanan umudunu yitirdiğini anlattı: ‘Obama, kişisel girişimciliği ve bireysel yeteneği değil, devlet yatırımlarını destekliyor.’ James, Obama’nın harcadığı devasa bütçenin kendi cebinden çıktığını düşünüyor. Oysa Mitt Romney’nin avantajı iş dünyasından gelmesiydi ve James’e göre ‘Amerikan’ın bu tecrübeye ihtiyacı var’dı.
Afganistan göçmeni bir başka taksi şöförü olan Muhammetde James gibi düşünüyordu. Muhammet, ülkesini dümdüz eden Cumhuriyetçi George W. Bush’u unutmamakla birlikte, Obama’nın da farklı olmadığını düşünüyor. Ve ‘Hiç olmazsa Romney bize daha fazla istihdam yaratabilir’ diyor.
Dikkate değer bir iletişim grubunun CEO’su olan Yuriy Boykiv ise bu seçimde de Obama’ya oy vereceğini söylüyor. Ama eklemeden de yapamıyor: ‘Şirketimde çalışan gençlerin yüzde 70’si Romney’i destekliyor, çünkü Obama’nın bu ülkeye komünizmi getireceğinden korkuyorlar.’
Bir Yahudi lokantasında müşteri ilişkileri yöneticisi olan Jennnifer Berkowitz ise, restoranda çalışan herkesin aksine ilk oyunu bugün Obama’ya verecek. Nedenini ise ailesinin ‘5 nesildir Demokrat’ olması olarak açıklıyor.
Obama Mitt Romney’yi küçümseyerek hata yaptı.
2011 Kasım’ında Chicago’da kampanya karargahını ziyaret ettiğimizde, Obama’nın kampanya yöneticilerinin Mitt Romney’yi ve diger Cumhuriyetçi aday adaylarını küşümsediklerini gözlemiştik. Kendilerine aşırı güveniyorlardı.
Şu bir kaç günde Obama seçim makinasını yöneten profesyonel ekibin ne kadar yanlış yaptığını daha iyi anladık. Mitt Romney, rakibinin kendine aşırı güvenmesini tam bir fırsata çevirmeyi başarmış gözüküyor.
O kadar ki, bir kaç ay önce beyaz Hristiyan seçmenler arasında yapılan bir Gallup araştırmasında ‘Bir Mormon’un ABD Başkanlığına oy vermem’ diyenlerin oranı % 22 olduğu halde Romney bu engeli aşmış gözüküyor. O kadar ki, Obama bu yarış başlamadan önce minimum 10 milyonluk bir aktif gönüllü seçmen kitlesine sahip olduğu halde, Romney arayı kapatmış görünüyor.
It’s the economy, stupid!
Romney’nin Obama ile karşılaştırıldığında gerçekten sıkıcı görünen profiline rağmen aradaki 5-6 puanlık farkı kapatmasının nedeni tabi ki ekonomi.
Babasının ABD başkan aday adaylığı için Cumhuriyetçi Parti içinde yaptığı yarışa 15 yaşında destek vererek kampanya yönetiminde ilk çıraklık tecrübesini yaşayan… Annesinin senato adaylığı kampanyasında kalfalık yapan… Kendi Eyalet valiliği kampanyası ve ikinci kez girdiği ABD başkanlığı yarışında artık ustalık mertebesine ulaşan Mitt Romney, ekonominin gücünü iyi biliyor. O yüzden Mitt Romney sık sık ‘Ben iş dünyasının dilini kullanıyorum. Çünkü, nasıl istihdam yaratılır çok iyi biliyorum’ diyor.
Mit Romney ve ekibinin becerikli kampanya yönetimine rağmen yine de kazanması sürpriz olacak. Eğer zayıf bir olasılık olan bu sürpriz gerçekleşmezse, bir kaç saat sonra Obama’nın son seçimini de kazandığını göreceğiz..
(Milliyet Gazetesi’nde 6 Kasım 2012 günü yayınlanan yazımız)