12 Haziran seçimlerinin üstünden tam 90 gün geçti. Bu sürede CHP ‘nin yemin krizi ile BDP’nin meclis boykotu yaşandı. TSK’nın tepesindeki 4 general istifa etti. Yeni bir global ekonomik krizin öncü sarsıntıları hissedilmeye başlandı. Güneydoğu’da kanlı olayların artmasıyla Ramazan ortasında Kandil’e dönük yeni bir hava operasyonu daha başlatıldı vs…
Bu yoğun gündem, 12 Haziran’da hangi partinin neden kazandığını, hangi partinin neden kaybettiğini sakin bir kafayla analiz etmemizi engelledi. Bu yazılarla bunu yapmaya çalışacağız.
Seçmen kime, neden oy veriyor?
Literatürde seçmenlerin neden bir partiye değil de diğerine yöneldiğini açıklayan çok sayıda model bulmak mümkündür. Seçmen; ideoloji, liderlik gücü, partinin konumu, politikalar, parti örgütlerinin gücü, etnik köken, ulusal-kültürel ve manevi değerler, ekonomi, uluslarası koşullar gibi faktörlerden etkilenerek karar vermiş olabilir. Seçimlerin mekanizması aynı olsa da, her seçimde değişkenler farklıdır. O yüzden siyasi iletişim disiplininde “Her seçim aynıdır; her seçim farklıdır” denir.
Bir başka anlatımla, seçmen davranışını açıklayabilmek için her ülkede ve her seçimde geçerli tek ve sihirli bir model mevcut değildir. Seçmenlerin medyada yayınlanan anketlere bağlı olarak karar verdiklerini gösteren bilimsel bir çalışma da yoktur. Yani, anketlerin seçmenleri yönlendirdiği ve herkes kime oy veriyorsa ona oy verme eğilimi – “bandwagon etkisi”- yarattığı şeklindeki düşünüş tümden bir şehir efsanesidir.
Bunu söylerken elbette ki kamuoyu araştırmaları gereksizdir demiyoruz. Araştırmalar önemlidir ama, araştırmalar seçim sonucunu belirlemezler. Araştırma yaptırmadan seçim kampanyası planlanamaz, planlanmamalıdır. Araştırma yapmanın nedeni bulguları medyaya servis etmek değil, seçimi kazanmanıza yardımcı olacak bilgilere ulaşmak olmalıdır.
Seçmen tercihlerinin nedenlerini anlamak için, en kolay değerlendirme yapılabilecek alan siyasi partilerin seçim kampanyalarıdır. Çünkü kampanyalar alenidir. Seçimlerde oy verecek olan seçmenlerin kararını etkilemek için yapılan her şey bu kampanyalara dahildir. Bununla birlikte, seçimden seçime değişiklik gösterse de genel olarak, seçmenlerin çoğunluğu (yüzde 75- 85 arası) seçim gününden aylar önce kararını vermiş olur. Seçim kampanyaları, kalan yüzde15 -25’lik dilimdeki seçmenin kararını etkilemek için yapılır.
Bu nedenle biz bu dizide, seçim sonucuna etki eden faktörler arasından seçim kampanyalarına odaklanacağız. Ve partilerin başarı yada başarısızlıklarını siyasi iletişimi kullanabilme becerilerine bakarak değerlendireceğiz.
12 Haziran’ın mağlupları ve galipleri
Bu kez genel merkez binası 22 Temmuz 2007 gecesinde olduğu kadar karanlık ve tenha değildi belki ama, seçimleri CHP’nin kazanacağına inananlar 12 Haziran akşamı yeni bir şok daha yaşadılar. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kimi sözcüleri kampanya boyunca ısrarla araştırma şirketlerinin yayınladığı verilerin doğru olmadığını söylemiş ve CHP’nin sandıkta sürpriz yapacağını iddia etmişlerdi. CHP’nin en azından iktidar ortağı olacağına ya gerçekten inanıyor ya da yalnızca buna yönelik bir algı oluşturmaya çalışıyorlardı. Ne var ki sandıklar açıldığı zaman, saygın araştırma şirketlerinin bir iki puanlık yanılmalarla doğruya yakın tahminlerde bulundukları ortaya çıktı.
2007 seçimlerine göre oyunu bir nebze artırmış gibi gözükse de genel algı CHP’nin 2011 Genel Seçimlerinin asıl mağlup partisi olduğuydu.
MHP barajı net biçimde geçtiği halde kaybeden partilerden biri olarak algılanırken, MHP’nin yarısından daha az oy alan BDP kazanan parti algısı yaratmayı başarmıştı
12 Haziran’ın kesin tek galibi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) oldu. AKP 10. kuruluş yılını henüz geride bırakırken, 3’ü genel seçim, 2’si yerel seçim ve 2’si referandum olmak üzere 7 seçim zaferi elde etmişti. AKP bu zaferleriyle, ülkemiz demokrasi tarihinde benzersiz bir seçim makinası olduğunu kanıtlamakla kalmamış, aynı zamanda dünya demokrasilerinde eşine ender rastlanır bir başarının sahibi de olmuştur.
Diğer yandan 12 Haziran Genel Seçimleri, siyaset arenasındaki onlarca küçük partinin iddialarını, kısa vade için, topyekün ortadan kaldırmıştır. Parlamentoya girebilen dördü dışında, yasal olarak varlıklarını sürdürmekte olan 60’ın üzerindeki siyasi parti, 12 Haziran tarihi itibariyle artık toplumsal ihtiyaç olmaktan çıkmış oldular.
Milliyet Gazetesi’nde 12 Eylül 2011’de başlayan “KİM NEDEN KAZANDI; KİM NEDEN KAYBETTİ” başlıklı yazı dizisinin ilk bölümünden….