31 Mayıs ve 1 Haziran günlerinde Gezi Parkında olan biten herşey bu ülkenin gözlerinin önünde oldu. O iki gün, polisin uyguladığı aşırı şiddet, vicdanları ayağa kaldırdı. Ve kendiliğinden harekete geçen yüzbinlerce insan Taksim’e aktı. Çevrecilere sahip çıktı.
İdari olarak yapılanlar yanlıştı. Emniyet ve valiliğin yaptıkları yanlıştı. Siyasi olarak alınan tavır, söylenen sözler yanlıştı.
Ülke tarihinin en sivil, en masum krizi malesef öngörüyle yönetilemedi. İşler çığırından çıktı.
Bu ülkede en uzun süre siyasi iletişimle ilgilenmiş bir kişi olarak, o iki gün Gezi Parkı aktivistlerine hak verdim ve onları gönülden destekledim.
Çünkü haklıydılar. Zayıf ve mağdur durumdaydılar.
Ama aynı zamanda tüm taraflara da itidal çağrılarında bulundum. Defalarca… Hem Gezi Parkı eylemindeki gençlere, hem emniyete, hem iktidara, hem muhalefete, hem de sokaklara akan tüm insanlara…
O iki günden sonra ise, iş çığırından çıktığı için Gezi Parkı ile ilgilenmedim. Bütün yazdıklarım, kişisel blogumda ve Twitter hesabımda duruyor.
Polisin ve idari makamların yanlışlığını, siyaseten yapılan yanlışlıkları, bu ülkeyi yöneten çeşitli isimler de sonradan ifade ettiler. Pek çoğu benimle aynı fikirdeydi.
Örneğin; Başbakan yardımcısı Bülent Arınç: “Biz burada AVM istemiyoruz’ diyenlere biber gazı sıkmak yerine, ‘Biz burada şunu yapmak istiyoruz, siz yanılıyorsunuz, işin aslında doğrusu budur’ diyerek ikna edici çalışmalar yapılmasında şahsen fayda görüyorum. ‘Biz Taksim’in yayalaştırma çalışmaları içerisinde Gezi Parkı’nda şunu yapmak istiyoruz, bunu yaparken ağaç katliamı yapmayacağız, burada tekrar park olmaya devam edecek veya buradan sökülecek ağaçların bir başka yerde hayat bulacağının size teminatını veriyorum, sizin duyarlılığınızı paylaşıyorum, bu paylaştığımız konuda olan bitenlerden de özür diliyorum’ demesinde, toplumsal barış açısından büyük fayda olduğunu düşünüyorum” dedi.
Örneğin; Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı: “Muhalefetin senelerce uğraşsa da başaramayacağı bir şeyi 5 günde başardık” dedi.
Örneğin; Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik: ‘Normal vatandaslarimizin bu haklari kullanmasi dogaldir. Su ana kadar hersey ifade edildi. Mesajlar duyuldu, not edildi, degerlendiriliyor’ dedi.
Örneğin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Demokrasilerle tabi ki seçimlerle halkın iradesi ile her şey, ülkeyi yönetenler ortaya çıkar. Ama demokrasi demek sadece seçim demek de değildir. Seçimlerin dışında da farklı görüşler, farklı durumlar, eğer itirazlar varsa bunların da çeşitli yollarla dile getirilmesinden daha tabi de bir şey olamaz. Barışçı gösteriler de tabi ki bunun bir parçasıdır. Bu anlamda son günlerdeki gelişmeleri bu çerçeve içerisinde görüyorum. Ve şunu da açıklıkla söylemek istiyorum ki, iyi niyetli olarak verilen mesajların da alındığının bilinmesini isterim. İyi niyetli olarak verilen mesajların hepsi alınmıştır’ dedi.
Ama ne yazık ki ülke yönetiminde sağduyu bir türlü galip gelmedi. Gösterilerde sağduyu bir türlü galip gelmedi. Olaylar bu gece dahil devam etti.
Son bir haftadır iş için gittiğim yurtdışından dün öğleden sonra (15.06.2013) döndüm ve bazı çevrelerce bir büyük cadı avı başlatıldığını gördüm.
Yeni Şafak Gazetesi, Takvim Gazetesi ve AHaber gibi yayın organları kriz yönetimindeki olağanüstü beceriksizliği anlamak, tartışmak ve ülke yönetimine sağlıklı katkı sağlamak yerine öküzün altında buzağı arıyorlardı.
Ve kendilerince de suçlular bulunmuştu: Reklam sektörü, ben ve eşimin de aralarında bulunduğu bu ülkenin yaratıcı isimleri, saygın şirketleri…
Aşağıdaki linkte içinde tek bir doğrunun bile bulunmadığı bu akılalmaz, haber -kara propagandayı bulabilirsiniz:
Ayrıca AHaber kanalı, Cuma günü (15.06.2013) beni, şirketimi ve eşimi doğrudan haber alan tümden yanlış, tümden manüplatif 3 dakikalık bir haber yayınlamış.
Dün (15.06.2013) ayağımın tozuyla Istanbul’a indiğimde, onlarca kez konuşmacı olarak programlarına katıldığım AHaber’in Genel Yayın Yönetmeni Cengiz Er’i telefonla aradım. Ben ve eşim Pelin Özkan hakkında yapılan bu gerçek dışı haberin nedenini, kaynağını ve maksadını sordum.
Kendisi de haberin içeriğinin yanlış olduğunu bildiğini, kişisel olarak gözünden kaçtığını, zaten hemen yayından kaldırdığını söyledi ve özür diledi. Hafta içinde bir programa davet edeceğini ve bu konuda görüşlerime başvuracağını da söyledi.
Ama aynı AHaber bugün, web sitesine yukardaki linkteki haberi yine koydu.
Eğer bu ülkede hala hukuk varsa, emin olun ki, bu haberlerin sorumluları yaptıklarının hesabını verecekler. Şirketlerin, şahısların itibarlarıyla oynamak onlara pahalıya mal olacak.
Öte yandan şurası da bilinsin ki bu türden haberler, mevcut krizi yönetemeyen öngörüsüz siyasetçilerin ve siyasi danışmanların beceriksizliğini kapatmak için yapılmaktadır. Dahası, bu haberler konkurlarda yaratıcı performansları yetersiz olduğu için kayıp üstüne kayıp yaşayan amatör rakip şirketlere iş alanı açmak içindir.
Tümden gerçek dışıdır. Akıl dışıdır. Komik ve zavallıdır.